Nilgün Şimşek,
“Siyah Sardunyalar” adlı harika romanıyla adeta ayna oluyor okura. Belki de ruhumuzun
derinliğindeki mezarlığı fark etmemizi sağlıyor. Hüzünlü anıların ruhumuza
verdiği zarar, beklediğimizden fazla olabilir. Ve bu duygularla hesaplaşmak bugünümüzü
kurtarmaya yardımcı olabilir. Bu anıların işe yaramayanlarını nasıl ayıklayabiliriz
dağarcığımızdan? Ve elbette ki hiç kolay değildir istemeden yaşanmamıza dâhil
olan insan ve olayları hiç yaşanmamış gibi yok saymak! Bakınız, Nilgün Şimşek'in ana kahramanı Nazlı bu konuda ne diyor;
“Şimdi hemen susmak istiyorum. Küçük bir
gülücükle yeniden hayata atılacağım ve atıldığım hayat bana kocaman bir kahkaha
fırlatacak, tutmaya çalışacağım.”
Nazlı'nın iç savaşlarına ve yaşayamadıklarına içerliyorsunuz. Aslında dışarıdaki görüntümüz buz dağının ucu belki de. Bu arada diğer kahramanların iç hesaplaşmalarında da hayrete düşüyorsunuz.
Evet, zordur
acıtan anılardan kurtulmak! Hele de onları çağrıştıran eşyalara ve devingen yaşama
şaşkınlık içinde bakarken. Bazen hoş bir anıyla hayat bulurken, bazen de daha
kötüsünde takılı kalırız. Yazar bu noktada şöyle diyor;
“Belki geçmişi cansız tanıklarla bir
yerlerde muhafaza etmeye çalışırken, hiç unutmamaya, böylece hem geçmişte
yaşananların, hem gelecekte yaşanacakların anlamlanmasını sağlamaya, hem de
fırtınada nefes almaya ısrarla gayret ederken, fotoğrafların, kumaş parçalarının,
gazete kupürlerinin hikâyelerini kafamızdan olduğu gibi değil de olmasını
istediğimiz gibi yazıyoruzdur. Yazdığımıza ölümüne inanıyoruzdur. Önünde
sonunda öleceğimizi düşünmeden… Ne çelişki! Yaşamak için ölüme ölümüne inanmak.
Herkes kendinin mezarıdır derler ya… Bence herkes kendisinin mezarcısıdır.
Belki de anılar aslında bizim yarattığımız, duygularla süslediğimiz, pek de
masum olmayan yalanlardan başka bir şey değildir. İçine gömülür, yok oluruz.”
Ve bugüne tutunabildiğimiz
anlar da olacaktır, eğer burnumuzun dibindeki değerbilirlerimizi hatalarıyla
hoş görmeyi başarabilirsek… Akıcı dili ve olayları farklı pencerelerden
değerlendiren yazarın harika üslubu ile Siyah Sardunyalar muhteşem bir kitap. Nilgün Şimşek’i kutluyor, başarılarının devamını dilerim.
Ve kitaptan beğendiğim kısımlardan diğer alıntılar:
“Zaman taneleri… Zaman tanelerini sayıyorum”
‘Neleri?’ ‘ Otobüsleri… Bir anda onlarca
hikâyeyi taşıyorlar gözlerimin önünden. Birkaç saniyeliğine benim hikâyeme dâhil
oluyorlar. Zaman gibi akıyoruz birbirimizin içinden…’ Nilgün ŞİMŞEK / Siyah Sardunyalar /Yitik Ülke Yayınları
“Sana mutluluğun resmini çizmeye
çalışıyordum, son kalan boş yeri seninle doldurmaya gidiyordum sisli yolların
içinden. Hayal kurmuyordum, tahmin yürütmüyordum, tanımını bilmediğim,
eksikliğini hissettiğim duygulara dair. Son kıvamını bulmamıştı aşkım. Seni
sonsuza dek kendime saklamaya biraz daha yaklaşıyordum. Kendi yükünün altında
ezilen yaralı bir ruhun beni tamamlamasını bekliyordum nafile.” Nilgün ŞİMŞEK / Siyah Sardunyalar /Yitik Ülke Yayınları
“Yaşamak, zaman denen boşluğu onunla bununla
doldurmak değildir. İçimizdeki, dışımızdaki bütün detayların farkına
varmaktır.” Nilgün ŞİMŞEK / Siyah
Sardunyalar /Yitik Ülke Yayınları
Kezban ŞAHİN TAYSUN
Araştırmacı Mühendis Yazar