“Yüksek Ziraat Mühendisi Kezban Şahin Taysun’un Potkal kitap yayını “Kafesteki Kalp” adlı romanı kadınlarımızın karşılaştığı sorunların çözümüne edebi bir katkı niteliğinde. Anılar, olayların düşündüren değerlendirmesiyle ilgi çeken anlamlı vurgulamalarla başarılı bir çıkış.” Yekta Güngör ÖZDEN

29 Ocak 2014 Çarşamba

Aşk-ı Semazen/ Cansu TOK/Roman / Destek Yayınları / Haziran 2013



            Aşk-ı Semazen’de aşk’ın farklı pencerelerden sorgusunu görüyorsunuz. Cansu Tok, Semazen Can ile balerin Sade’nin aşkını sade aşk ile harmanlamış.  Sade aşkı bulmak, yaşatmak, olgunlaşmak; tüm bunlar, pek çok aşamadan geçmeyi gerektiriyor. Aslında özünde benzer işleri yapan ama hedefleri açısından zıt kutuplarda gibi görülen iki insanın aşkı bulmak ve yaşatmak adına yaptığı mücadeleyi görüyorsunuz. Ortak tabanda Tanrı’ya duyulan büyük aşta birleşen ancak karşılıklı aşklarını da sürdürmek adına kendilerinden ve ideallerinden fedakârlık etmenin gerekli olup olmadığını da düşündüren bir kurgusu var. “Biz olmak” adına “benden vazgeçmek” ya da hep “ben olmak” gibi tavırların bedelleri vurgulanıyor. Semazen Can’ın yaşamındaki travmaların geleceğine yansıyan olumsuz kesitlerini ve bu kaygılarının çıktılarını görüyorsunuz.  Bir okur olarak en çok etkilendiğim şey, bir güzelliği sürdürmek için yapılan özverilerin ve ilişkide saygının ön plana çıkarılması oldu. Kitabı okurken de okuyucu da semazen gibi dönüyor kendi yaşam dönemeçlerinde. Ayrıca erdemli insan davranışlarını kazanmanın ipuçları veriliyor.

Kitaptan Beğendiğim Kısımlardan Alıntılar :

“Aşk, en büyük sırdır ancak gönül dilinde duyulur” Cansu TOK / Aşk-ı Semazen

“Senin gibi biri içindeki ‘ben’i bitiremezse, diğerleri ne yapsın? Sana ne desem anlamsız, değiştiremiyorum fikrini. Ben ‘biz’ olmak adına çabalarken, sen; ‘ille de ben, ille de ben’ diyorsun.” Cansu TOK / Aşk-ı Semazen

“O’nu bulduğunda, beni de bulacaksın… Sonsuz bir sevgideyim, sonsuz seviyorum seni. Sevgi, görülmeyen, dokunulmayan, beş duyunun yetmediği bir his.” Cansu TOK / Aşk-ı Semazen

“Özünde hayatta tek birinin olduğunu, aslında onun da olmadığını anladığımda, her şeyi kapladı içimdeki aşk. Ben bir semazen, hayatın anlamını aşkın yokluğu ile anlayan…” Cansu TOK / Aşk-ı Semazen

“Kelebek misali ruh da rengârenk olmalı, karışmalı birbirine.” Cansu TOK / Aşk-ı Semazen

Sürükleyici ve orijinal kurgusuyla Aşk-ı Semazen harika bir kitap. Yazar Cansu TOK’u kutluyor, başarılarının devamını diliyorum.

Okurlara kitap görüşü ulaştırmak için güzel ve özenli çalışmalar yapan YAZAR ŞAİR KULUBÜ  ve Sn. Cansu TOK’a çok teşekkür ederim.

Kezban ŞAHİN TAYSUN
Araştırmacı Mühendis Yazar








22 Ocak 2014 Çarşamba

Siyah Sardunyalar / Nilgün ŞİMŞEK/ roman /Yitik Ülke Yayınları /2012


 
Nilgün Şimşek, “Siyah Sardunyalar” adlı harika romanıyla adeta ayna oluyor okura. Belki de ruhumuzun derinliğindeki mezarlığı fark etmemizi sağlıyor. Hüzünlü anıların ruhumuza verdiği zarar, beklediğimizden fazla olabilir. Ve bu duygularla hesaplaşmak bugünümüzü kurtarmaya yardımcı olabilir. Bu anıların işe yaramayanlarını nasıl ayıklayabiliriz dağarcığımızdan? Ve elbette ki hiç kolay değildir istemeden yaşanmamıza dâhil olan insan ve olayları hiç yaşanmamış gibi yok saymak! Bakınız, Nilgün Şimşek'in ana kahramanı Nazlı  bu konuda ne diyor;

 “Şimdi hemen susmak istiyorum. Küçük bir gülücükle yeniden hayata atılacağım ve atıldığım hayat bana kocaman bir kahkaha fırlatacak, tutmaya çalışacağım.”

Nazlı'nın iç savaşlarına ve yaşayamadıklarına içerliyorsunuz. Aslında dışarıdaki görüntümüz buz dağının  ucu belki de. Bu arada diğer kahramanların iç hesaplaşmalarında da hayrete düşüyorsunuz.
Evet, zordur acıtan anılardan kurtulmak! Hele de onları çağrıştıran eşyalara ve devingen yaşama şaşkınlık içinde bakarken. Bazen hoş bir anıyla hayat bulurken, bazen de daha kötüsünde takılı kalırız. Yazar bu noktada şöyle diyor;

 “Belki geçmişi cansız tanıklarla bir yerlerde muhafaza etmeye çalışırken, hiç unutmamaya, böylece hem geçmişte yaşananların, hem gelecekte yaşanacakların anlamlanmasını sağlamaya, hem de fırtınada nefes almaya ısrarla gayret ederken, fotoğrafların, kumaş parçalarının, gazete kupürlerinin hikâyelerini kafamızdan olduğu gibi değil de olmasını istediğimiz gibi yazıyoruzdur. Yazdığımıza ölümüne inanıyoruzdur. Önünde sonunda öleceğimizi düşünmeden… Ne çelişki! Yaşamak için ölüme ölümüne inanmak. Herkes kendinin mezarıdır derler ya… Bence herkes kendisinin mezarcısıdır. Belki de anılar aslında bizim yarattığımız, duygularla süslediğimiz, pek de masum olmayan yalanlardan başka bir şey değildir. İçine gömülür, yok oluruz.

Ve bugüne tutunabildiğimiz anlar da olacaktır, eğer burnumuzun dibindeki değerbilirlerimizi hatalarıyla hoş görmeyi başarabilirsek… Akıcı dili ve olayları farklı pencerelerden değerlendiren yazarın harika üslubu ile Siyah Sardunyalar muhteşem bir kitap. Nilgün Şimşeki kutluyor, başarılarının devamını dilerim.  

Ve kitaptan beğendiğim kısımlardan diğer alıntılar:

Zaman taneleri… Zaman tanelerini sayıyorum” ‘Neleri?’ ‘ Otobüsleri…  Bir anda onlarca hikâyeyi taşıyorlar gözlerimin önünden. Birkaç saniyeliğine benim hikâyeme dâhil oluyorlar. Zaman gibi akıyoruz birbirimizin içinden…Nilgün ŞİMŞEK / Siyah Sardunyalar /Yitik Ülke Yayınları

“Sana mutluluğun resmini çizmeye çalışıyordum, son kalan boş yeri seninle doldurmaya gidiyordum sisli yolların içinden. Hayal kurmuyordum, tahmin yürütmüyordum, tanımını bilmediğim, eksikliğini hissettiğim duygulara dair. Son kıvamını bulmamıştı aşkım. Seni sonsuza dek kendime saklamaya biraz daha yaklaşıyordum. Kendi yükünün altında ezilen yaralı bir ruhun beni tamamlamasını bekliyordum nafile.”  Nilgün ŞİMŞEK / Siyah Sardunyalar /Yitik Ülke Yayınları

Yaşamak, zaman denen boşluğu onunla bununla doldurmak değildir. İçimizdeki, dışımızdaki bütün detayların farkına varmaktır.” Nilgün ŞİMŞEK / Siyah Sardunyalar /Yitik Ülke Yayınları

Kezban ŞAHİN TAYSUN
Araştırmacı Mühendis Yazar